Makaleler
- PANDEMİ SONRASI İŞ HUKUKU’NDA GÜNCEL GELİŞMELER
- KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI VE VERBİS
- HUKUKİ AÇIDAN AİLE ŞİRKETLERİ
- COVID-19 SALGINININ SÖZLEŞMELERE ETKİSİ
- A’DAN Z’YE UZAKTAN ÇALIŞMA
- 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA GENEL TEHLİKE SORUMLULUĞU
- TÜRK BORÇLAR KANUNU`NA GÖRE KİRA SÖZLEŞMESİNİN UYARLANMASI VE ÖNEMLİ SEBEPLERİN VARLIĞI HALİNDE FESİH, KİRA SÖZLEŞMESİNDE AYIP VE İMKANSIZLIKLA KARŞILAŞTIRILMASI
COVID-19 SALGINININ SÖZLEŞMELERE ETKİSİ
Covid-19 salgını ile birlikte ticari hayatta faaliyet gösteren işletmelerin bir kısmı bu salgından ciddi anlamda olumsuz etkilenirken bir kısım işletmeler ise (kargo şirketleri, e-ticaret siteleri vb..) ise yoğun şekilde çalışmalarına devam etmektedir.
Salgından olumsuz etkilenen işletmeler bakımından ise akdedilen ticari sözleşmelerin akıbeti önem kazanır hale gelmiştir. Sözleşmenin akıbetinin covid-19 salgını ile birlikte nasıl seyredeceğinin tespiti bakımından ilk yapılması gereken sözleşme içeriğine bakılması ve mücbir sebep maddesine yer verilip verilmediğinin tespitidir. Böyle bir maddenin varlığı halinde salgının bu kapsama alınıp alınmadığının değerlendirilmesi gerekir.
Sözleşme kapsamında salgının mücbir sebep olarak kabul edilmediği durumlar bakımından yargı kararları yol gösterici niteliktedir. Yargıtay’ın birçok kararında salgının sözleşmede mücbir sebep olarak kararlaştırılmadığı hallerde dahi bu durumun sözleşmenin akdedildiği sırada öngörülememesi nedeniyle dürüstlük kuralı gereğince aşırı ifa güçsüzlüğüne neden olabileceğine ve sözleşmelerin uyarlanabileceğine dikkat çekilmiştir[1].
Covid-19 nedeniyle sözleşmelerin uyarlanması ve feshedilmesi noktasında yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Aşırı İfa Güçsüzlüğü” konulu 138. maddesi uygulama alanı bulabilecektir. Bu hükme göre sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Maddenin uygulama alanına bakıldığında özellikle üzerinde durulması gereken konulardan biri de salgın başladıktan sonra akdedilen bir ticari sözleşmede bu maddeye dayanılmasının mümkün olmamasıdır. Zira salgının başlangıcından sonra maddede belirtilen “sözleşmenin yapıldığı esnada öngörülemeyen olağanüstü durum” şartı gerçekleşmemiş olacaktır. Örneğin salgın başladıktan sonra akdedilen bir kira sözleşmesi, satım sözleşmesi, tedarik sözleşmesi, eser sözleşmesinde öngörülemezlik iddiası mahkeme tarafından değerlendirilmeyecektir.
Yine borçlunun ekonomik durumunun iyi olması tek başına aşırı ifa güçsüzlüğüne başvurulmasına engel teşkil etmemektedir. Örneğin dünya çapında faaliyet gösteren bir kahve zincirinin ekonomik durumunun iyi olması, satışlarının düştüğü gerçeğine engel teşkil etmez ve şubelerinden biri için yaptığı kira sözleşmesi için yine aşırı ifa güçsüzlüğü maddesi uygulama alanı bulabilir.
Madde kapsamında borçlunun borcunu ifa etmesine rağmen ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tuttuğuna dair bir şerh koyarak ifa etmesi halinde de aşırı ifa güçsüzlüğü korumasından geçmişe dönük olarak yararlanması mümkün olabilecektir.
Sözleşmenin süresinin ise maddenin uygulama alanı bulması bakımından özel bir etkisi bulunmamaktadır.
Tacirlerin Türk Ticaret Kanunu uyarınca “basiretli davranma yükümlülüğü” de aşırı ifa güçsüzlüğünün uygulama alanını ortadan kaldırmamakta; ancak maddenin uygulanması bakımından mahkemelerin daha titiz ve detaylı inceleme yapması sonucunu doğurmaktadır.
Yukarıdaki şartların tamamının sağlanması halinde yasal olarak zorunlu olmasa da sözleşen tarafından diğer tarafa anlaşma olmaması halinde mahkemeden uyarlama talebinde bulunacağına dair bir çağrı yapılması ticari ilişkinin devamı bakımından faydalı olabilecektir; ancak herhangi bir olumlu sonuç alınamaması durumunda mahkemeye başvurarak sözleşmenin yeni şartlara uyarlanması, örneğin kira sözleşmesinde belirlenen kira bedelinin düşürülmesi, satış sözleşmesinde malların teslimine ilişkin şartların değiştirilmesi gibi hususlar talep edilebilecektir. Sözleşmenin niteliği gereği uyarlamanın mümkün olmaması durumunda sürekli edimli sözleşmelerde sözleşmenin feshedilmesi, ani edimli sözleşmelerde ise sözleşmeden dönülmesi talep edilebilecektir.
Av. Selin MİRKELAM FALAY (LL.M.)
[1] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ‘nun 15.10.2003 T. 2003/13-599 E. 2003/599 K.; Y. 11. HD. 25.01.2002 T. 2001/7365 E. 2002/477 K.; Y. 3. HD. 30.05.2012 T. 2012/8971 E. 2012/8973 K.; Y. 6. HD. 06.12.2016 T. 2016/7534 E. 2016/7237 K. Sayılı Kararları